Las Vegas’ta bir konferansa
katılmak için Amerika’ya gitme fırsatım oldu. Çalıştığım şirket; seyahat için uçak, otel
falan ayarlarken olaya müdahil olup öncesinde Newyork’a gidip sonra Las Vegas’a
gidecek şekilde gezimi ayarladım :)
NewYork:
En son Ocak sonu gittiğim muhteşem Sri Lanka gezim sonrası yüksek lisans tezimi bitirmek için deliler gibi çalıştığım için mayıs sonuna kadar hiçbir yere kıpırdayamamıştım. Fırsat bu fırsat deyip yüksek lisans tez sunumumu yaptığım cuma gününün ertesi sabahı olan cumartesi sabahı saat 07:30 da THY ile Newyork’a uçtum. Amerika kıtasına ilk ayak basışım da bu gezi sayesinde oldu.
En son Ocak sonu gittiğim muhteşem Sri Lanka gezim sonrası yüksek lisans tezimi bitirmek için deliler gibi çalıştığım için mayıs sonuna kadar hiçbir yere kıpırdayamamıştım. Fırsat bu fırsat deyip yüksek lisans tez sunumumu yaptığım cuma gününün ertesi sabahı olan cumartesi sabahı saat 07:30 da THY ile Newyork’a uçtum. Amerika kıtasına ilk ayak basışım da bu gezi sayesinde oldu.
Hava alanında indiğimde
şehir merkezine nasıl gideceğime dair birkaç yol olduğunu biliyordum (tren+metro,
taksi, shuttle) bu seçeneklerin arasında en optimum olan shuttle’ı tercih
ettim. Daha önceden rezervasyon yapabileceğiniz gibi gittiğinizde de
supershuttle ofisini bularak organize edebilirsiniz. (http://www.supershuttle.com/).
25$ civarında bir ücret ile şehir merkezinde istediğiniz yere shuttle ile
kolayca ulaşabilirsiniz. Bu arada taksi 50$ gibi yazarken, tren+metro ile de
10$ civarında ulaşımı sağlayabilirsiniz.
Shuttle’da Hintli bir doktor
ile tanıştım. Bu Hintliler ne kadar yardımsever insanlar ya! 2009’da 1 ay
Hindistan’da gezdiğimde de “insanlık”larına hayran olmuştum. Arkadaşım Nandini ile
birlikte yol boyunca sohbet ettik. Tatil için Yunan adaları ve İstanbul’u
tercih etmiş ve tatilden dönüyormuş Newyork’a. 5 senedir Newyork’ta
çalışıyormuş. İnerken de bana telefonunu verdi “bir sıkıntı olursa ararsın”
dedi :D
Newyork’ta konaklamak biraz
pahalı. Airbnb, couchsurfing gibi alternatifleri denemekte fayda var fakat ben
kalacak yeri son dakika ayarladığım için elimdeki az ve uygun seçenekleri
değerlendirmek zorunda kaldım. “International Student Hostel” ismindeki biraz
şehir merkezine uzak ama temiz, güvenli bir hostelde kaldım. İyi ki burada
kalmışım çünkü ilk gün bir Angola’lı arkadaş edindim ve o akşam çok güzel muhabbet
etme fırsatımız oldu. Diğer günler hostel neredeyse boştu ama ben de kendimi
sokaklara vurduğum için sadece yatmaya geldim.
Şehir aslında birkaç adadan
oluşuyor fakat gezilecek yerlerin büyük kısmı Manhattan’da olduğu için herkes
gibi ben de Manhattan’da takıldım.
Newyork’ta bir bisiklet
Newyork’ta her yer film
karesi gibi :D İzlediğiniz dizilerden ve filmlerden aşina olduğunuz birçok
bina, sokak ve cadde üzerinde yürürken bu lüks ve gösterişin gerçekliğini de
sorguluyorsunuz.
Manhattan; up, mid, down
olmak üzere 3 bölümden oluşuyor. Central parkın ve Harlem’in olduğu bölüm
uptown, Times meydanı ve ünlü gökdelenlerin olduğu kısım midtown, Brooklyn
köprüsü ve Wall Street ‘in bulunduğu adanın uç kısmını içeren bölüm ise
downtown olarak biliniyor.
Meşhur School Bus
Fifth avenue (5. cadde)
şehir merkezi sayılıyor. En ünlü markalar bu caddede ve onu kesen sokaklarda. Buna
paralel caddeler var bazıları 1., 2., 3. Cadde gibi numaralarla adlandırılırken,
bazıları da Colombus, Park, Madison, Americas gibi özel isimlerle adlandırılmış.
Şehir merkezine iniş ve dönüşler de her seferinde farklı sokak ve caddelerden
inerek keşif yapabilirsiniz.
Newyork heykelleri
Newyork’a vardığım ilk gün
biraz dinlendikten sonra sokakları rastgele keşfetmek için dışarı çıktım.
Gitmeden yaptığım araştırmalara ve süper paylaşımları olan bloggerların
yazılarından okuduğuma göre düzenli şehir planlaması gezmeyi oldukça
kolaylaştırıyormuş. Gerçekten de kare kare çizilmiş bir şehir. Cadde ve
sokaklar da isim yerine numara ile isimlendirilince kaybolmanın imkânı olmuyor
bu şehirde.
İlk gün yürüyerek Times
Meydanına vardım. Biraz orada takıldıktan sonra tesadüfen Rockfeller binasına
rastladım ve rehber kitapta okuduğum üzere gün batımına yakın tepesine çıkılıp
muhteşem fotolar çekilmesi öneriliyordu.
Times Meydanı
Newyork’ta gün batımı
Ben de yorgunluktan daha fazla gezemeyeceğim için tepede gün batımının keyfini çıkarmaya karar verdim. Rockfeller center tepesinden akşamüzeri manzarayı seyrettim.
Rockfeller center
Sonrasında Rockfellerin arkasındaki çiçekli meydan-Channel Gardens’da dinlenen kalabalığa karıştım. İlk günün yorgunluğunu atmak için de hostelime geri dönerek dinlenmeyi tercih ettim.
Channel Gardens
Derin bir tarihe sahip
olmadığı için gezilecek tarihi yer bulma konusunda da sıkıntı yaşanıyor
NewYork’ta. Çirkin koskocaman gökdelenlerden oluşan bu şehirde gökdelenlerin ve
gereksiz lüks sokaklarda gün boyu dolaşmak yerine 2. Gün kendimi müzelere
verdim. Çok da doğru yapmışım. İlk önce kaldığım yere yakın olan Guggenheim
museum’a gittim. Binanın içindeki eserlerden çok binanın tasarımı insanı
etkiliyor. Ünlü ressamların eserlerini, dönerek yukarı çıkan koridoru izleyerek
ziyaret ediyorsunuz.
Buradan sonra Manhattan
adası olarak bilinen şehrin kalbine doğru ara sokaklardan geçerek ilerledim. Bir
arkadaşıma ve kendime GoPro almak istediğim için elektronik market aramaya
koyuldum. Sonrasında BEST BUY isimli elektronik marketi, Apple store’u gezerek
fiyat kıyaslaması yaptım.
Üçüncü gün; yine sokaklar
arası zigzag çizerek şehri keşfettim. 110. sokaktan başlayarak; şehrin
aşağısına doğru farklı caddelere girerek dolaştım ve downtown’a ulaştım.
Yine şehrin önemli
müzelerinden olan Metropolitan Museum of Art’ı gezdim. Günün yarısından
fazlasını bu müzede geçirebilirsiniz. Ben ilgilendiğim bölümleri gezmeme rağmen
5 saat falan sürdü gezmem. Bu arada bu müze ile ilgili bir ipucu: müze
girişinde sizden bir miktar giriş ücreti istiyorlar. Bu miktar tamamen size
kalmış. Gişedeki kadın bana “önerilen miktar 25$ fakat istediğiniz miktarı
ödeyebilirsiniz” dedi. Ben de 10$ ödedim.
Greenwich village ve Soho’da
gezilmesi gereken bölgelerden biridir. Burası eski entellerin mekânıymış. Sanatçılar
kiraların artması sebebi ile bu bölgede yaşayamamışlar ve başka bölgelere
gitmişler. İşte eskinin sanat merkezi olan bu bölge de görülmeye değer.
Sanat sokakta
5. caddedeki Apple store
Manhattan midtown’da Radio
city hall center, St Patrick katedrali, New york public library, Grand central
terminal, Chrysler building, Empire state building, Birleşmiş milletler binası,
11 Eylül’de yıkılan Dünya Ticaret Merkezi (İkiz Kuleler) yerine yapılmış olan
One World Trade Center gibi binalara rastlayacaksınız. Ayrıca yine tahmin
edemeyeceeeğiniz iki sokak arasına sıkışmış bir bina olan Museum of Modern Art
(MoMa)’a da mutlaka uğrayın!
Museum of Modern Art (MoMa)
Newyork Halk kütüphanesi
Downtown'a giderken
Midtown’dan downtown’a
inerken solda ChinaTown, sağda ise Little Italy kalacaktır. Bambaşka bir
atmosferde hissetmek ve Çin-İtalyan yemekleri denemek için bu bölgelerde
takılabilirsiniz.
Papaz haklı beyler :D (Kilise duvarında)
Rocky Broadway Show Afişi
Broodway caddesi üzerinde
aşağı doğru devam ederseniz solda bir park kalacaktır: City Hall Park. Bu parkın
içinde geçerek devam ederseniz Newyork’un simgesi olan Brooklyn köprüsüne
varırsınız. Newyork’ta birçok köprü (Brooklyn, Washington, Manhattan köprüleri)
var hepsi de görülmeye değer. Bazılarını havaalanından gelirken gördüğümden
yanlarına gitmeye gerek görmedim fakat Brooklyn köprüsü üzerinde yürüyüp fotoğraf
çekmek gerçekten çok keyifliydi.
Manhattan adasının uç kısmı
olan downtown’a geldiğinizde Wall Street olarak bilinen finans merkezine gelmiş
bulunuyorsunuz. Newyork stock exchange (Newyork borsası) binası tapınak
şeklinde burada karşınıza çıkacaktır.
Wall streetten aşağı doğru
rıhtıma indiğinizde bi park göreceksiniz. Burası Battery Park.
Özgürlük
heykelini karşıdan göreceğiniz bu parkta isterseniz Özgürlük heykeline direk
giden bir feribota ya da Staten İsland’a giden ücretsiz feribotlara binip deniz
yolculuğu yapabilirsiniz. Özgürlük heykelinin olduğu adaya gidiş 25-30$
civarında. Eğer napıcam heykele gidip şöyle karşıdan da görsem yeterli
diyorsanız aynı benim yaptığım gibi Staten adasına giden ücresiz feribotlara
binip heykeli karşıdan görürsünüz hem de aynı feribotla dönüp 1 saatlik bir
deniz keyfi yapmış olursunuz.
Battery Park
Bu arada; Özgürlük
heykelinin olduğu ada, zamanında göçmenlerin ilk uğradığı, Newyork’a alınmadan
önce kayıtlarının yapıldığı adaymış.
Üçüncü günün akşamı downtown’a
inmeden Broadway Show biletlerinin ucuza satıldığı TKTS gişelerine uğradım.
Times square’de merdivenlerin altında bulunan bu gişelerden %25-40 arası ucuza
bilet alabiliyorsunuz. Ben de Phanton of the Opera yani Operadaki Hayalet için
bir bilet aldım. Gösteri saat 20:00’de idi ve sahne Times square’e çok yakındı.
St Petersburg’daki Marinsky sahnesini görmesem belki Newyork’taki sahneden çok etkilenebilirdim
ama ne yazık ki Marinsky yanında vasattı. Sahne vasat olmasına rağmen, oyunculuk
ve şov muhteşemdi :D
Newyork’taki son günümü Central
park ve civarına ayırdım. Park, tahmin ettiğimden çok daha büyük bir alana
yayılmış. İçinde bisiklet ve yürüyüş parkurları var. Ben de bir bisiklet
kiralayıp tüm parkı gezdim hatta arada da yine ilgimi çeken bir müze olan American
museum of Natural History’ye uğradım.
Central park
American museum of Natural History Museum
Cumartesi başlayan NewYork
maceramın son günü olan Salı günü Las Vegasa geçmek için hava alanına gittim.
Yine “Supershuttle”dan yer ayırttım ve tam zamanında gelen shuttle a atlayıp
zamanında havaalanında oldum. İşte Amerika macerası şimdi başlıyor. 21:30’da
kalkacak uçağım için 19:30 da havaalanındaydım. Telefonumu şarj etmek için bir
yer buldum ve uçak saatine kadar orada takıldım. Saat 20:30 gibi “bi gidip
bakayım kapı falan değişmiş mi” diye uçağın kalkacağı kapıya gittiğimde uçağın
rötar yapacağı haberini aldım ve 23:30 da kalkacağını öğrendim. Akşam gece
yarısı da olsa kesin Las Vegas’ta olmam gerekiyordu. Çünkü ertesi sabah
dünyanın en büyük operasyon halindeki “kule tipi yoğunlaştırılmış enerji
santrali”ne ziyarete gidecektik.
Şirketteki ekip arkadaşım da benim gittiğim akşam Las Vegas’ta olacak, direk İstanbul’dan geldikleri için Los Angeles aktarmalı geleceklerdi. Newyork-Las Vegas arası 5 sa 50 dk sürüyor. Aynı zamanda 3 saatlik zaman farkı var. Neyse 23:30 da gitsek de gece yarısı orada olacağım için endişelenmedim en kötüsü uykusuz giderim dedim. Biraz vakit geçirdikten sonra tekrar kapıya geldim ve uçağı 01:30’a ertelediklerini gördüm. Bunu görünce çıldırdım çünkü yarın sabahki saha ziyaretinde mutlaka orada olmalıydım. Delta havayollarından aldım bileti bu arada.
Şirketteki ekip arkadaşım da benim gittiğim akşam Las Vegas’ta olacak, direk İstanbul’dan geldikleri için Los Angeles aktarmalı geleceklerdi. Newyork-Las Vegas arası 5 sa 50 dk sürüyor. Aynı zamanda 3 saatlik zaman farkı var. Neyse 23:30 da gitsek de gece yarısı orada olacağım için endişelenmedim en kötüsü uykusuz giderim dedim. Biraz vakit geçirdikten sonra tekrar kapıya geldim ve uçağı 01:30’a ertelediklerini gördüm. Bunu görünce çıldırdım çünkü yarın sabahki saha ziyaretinde mutlaka orada olmalıydım. Delta havayollarından aldım bileti bu arada.
İnsanlar biraz hareketlendi
ve neden bu kadar rötar olduğunu falan diğer kapılardaki görevlilere gidip
sormaya başladılar. Ben de Jean diye biri ile tanıştım ve onunla Delta ‘nın
ofisine gittik. Bizi sakinleştirip kapıya yolladılar ve tam kapıya geldiğimizde
uçağın yarın sabah 09:30 ‘a ertelendiğini öğrendik. Benim dışımda herkes çok sakindi.
Ben tabi kaçıracağım şeyleri düşünürken “iş için giden insanların mağdur
olduğunu nasıl düşünemiyorsunuz” falan diye bir görevliye dert yanmaya
başladım. Neyse sonuç olarak o gece tüm yolcuları otelin yakınındaki bir otele
taksi ile yolladılar ve sabah da 7:30 da taksinin gelip yine bizi alıp 09:30
daki uçağa yetiştireceğini söylediler.
Herkes sakin olunca ben de “neyse, kaderim buysa çekerim “ :p mantığıyla hareket edip otelde bari dinlenirim deyip Jean’in peşine takıldım. Jean hayatımda gördüğüm en rahat ve komik hatunlardan biri. Yaklaşık 50 yaşlarında çılgın bir şahsiyet kendisi. Ben tabi ki saha gezisine gidemeyeceğim için çok üzüldüm fakat kendisi beni çok güzel sakinleştirdi. Şunu hayatımın çoğu alanında hissediyorum: “karşımıza çıkan insanlar tesadüf değil!!!”
Neyse tüm Delta havayolları mağdurları ile sabah havaalanının tekrar yolunu tuttuk ve beklemeye başladık. Bu arada valizleri de yanımıza alamadık gece. Saat geç olduğu için direk otele uyumaya gittik. Bu süre içinde Jean’in dışında enteresan bir kaç kişi ile de tanıştım. Bunlardan en ilginci ismini ve ne iş yaptığını bir türlü öğrenemediğimiz 70 yaşlarındaki İsrailli kumarbaz amca idi. Muhabbeti süper bir insan, dünyanın dört tarafında yaşamış dolaşmış paraları da Las Vegas’ta yemeye gidiyormuş :D
Bu sırada yanında eşi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın vardı. Kadın hiç konuşmuyordu bekleme süresince. Sadece gülümsüyordu. Neyse kumarbaz amca ile muhabbet “nerelisin” sorusuna geldi. Ben “TR’denim” deyince teyzem bülbül gibi şakıdı. Melahat Hanım teyze meğerse Las Vegas’ta yaşayan oğlunun yanına gitmeye çalışırken bizim gibi uçağın rötarına takılıp kalan ve bir kelime İngilizce bilmediği halde durumu anlayıp idare eden süper bir kadın :D
Herkes sakin olunca ben de “neyse, kaderim buysa çekerim “ :p mantığıyla hareket edip otelde bari dinlenirim deyip Jean’in peşine takıldım. Jean hayatımda gördüğüm en rahat ve komik hatunlardan biri. Yaklaşık 50 yaşlarında çılgın bir şahsiyet kendisi. Ben tabi ki saha gezisine gidemeyeceğim için çok üzüldüm fakat kendisi beni çok güzel sakinleştirdi. Şunu hayatımın çoğu alanında hissediyorum: “karşımıza çıkan insanlar tesadüf değil!!!”
Neyse tüm Delta havayolları mağdurları ile sabah havaalanının tekrar yolunu tuttuk ve beklemeye başladık. Bu arada valizleri de yanımıza alamadık gece. Saat geç olduğu için direk otele uyumaya gittik. Bu süre içinde Jean’in dışında enteresan bir kaç kişi ile de tanıştım. Bunlardan en ilginci ismini ve ne iş yaptığını bir türlü öğrenemediğimiz 70 yaşlarındaki İsrailli kumarbaz amca idi. Muhabbeti süper bir insan, dünyanın dört tarafında yaşamış dolaşmış paraları da Las Vegas’ta yemeye gidiyormuş :D
Bu sırada yanında eşi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın vardı. Kadın hiç konuşmuyordu bekleme süresince. Sadece gülümsüyordu. Neyse kumarbaz amca ile muhabbet “nerelisin” sorusuna geldi. Ben “TR’denim” deyince teyzem bülbül gibi şakıdı. Melahat Hanım teyze meğerse Las Vegas’ta yaşayan oğlunun yanına gitmeye çalışırken bizim gibi uçağın rötarına takılıp kalan ve bir kelime İngilizce bilmediği halde durumu anlayıp idare eden süper bir kadın :D
Kadın beni görünce altın
bulmuş gibi sevindi. Anadilde muhabbet gibisi yok arkadaş!
İsrailli kumarbaz amca,
Melahat hanım teyze dil bilmeyince ona yardımcı olmuş beden dili ile her şeyi açıklamaya
çalışmış. Sonuç olarak uçağımız 09:30’da da kalkmadı ve en son 10:30 da
kalkabildik.
Las Vegas saati ile 13:30
gibi vardık. Sağ olsun Melahat Hanım teyzenin oğlu Tayfun Bey beni de kaldığım
Mandalay bay otele bıraktı. Yorucu bir gece sonunda Las Vegas’a ulaşmış oldum.
Sabahki saha gezisini de kaçırmış oldum. Neyse başka sefere artık!
Las
Vegas:
Gelelim
Las Vegas’a! Las Vegas çölün ortasına kurulmuş turist akınına uğrayan
özgürlükler şehri. Sıcaklık 40 dereceye yakın. Oteller öyle bir dizilmiş ki
dışarı çıkmadan otellerin kumarhanelerinden yürüyerek bir diğer otele
ulaşabiliyorsunuz.
Konsept
“dünya şehirleri konsepti”. Sanki dünyadaki ülkelerin önemli simgelerinin
toplandığı bir açık hava müzesi. Fransa, İtalya, Mısır, Amerika, Rusya ve birçok
ülkenin önemli yapılarından esinlenerek otel mimarisi oluşturmuşlar. Las Vegas
Bulvarı tüm otelleri gezip görüp vakit geçirebileceğiniz bir cadde. Tabi gündüz
vakti değil akşam üzerine doğru gitmek daha mantıklı çünkü sıcaktan
bayılabilirsiniz.
Las Vegas Bulvarındaki otellerin casinoları
Las Vegas Bulvarı
Las
Vegas’ta bir diğer görülmesi gereken yer ise; Freemont Street. Old City olarak
biliniyor ve akşamüzeri ışıklı-müzikli ücretsiz sokak gösterilerini izlemek için
buraya gelebilirsiniz. Ayrıca bu caddedeki enteresan ve şov amaçlı giyinen
insanları izleyip vakit geçirebilirsiniz.
Freemont Street
Fremound Street'te eğlence bitmiyor :D
Oksijen spa ile çakralarınızı açabilir ve görevli kızın vücudunuza yaptığı boyun ve
alın masajı ile rahatlayabilirsiniz :D
İşte 8 günlük bol maceralı ABD hikayem bu şekilde...
NOT: İhtiyacın olmayan şeyi sadece ucuz diye almayı hiçbir zaman anlamlı bulmadığım için Amerika’da alışveriş ile ilgili detaya girmeyeceğim.
Vize konusuna gelirsek de herkese 10 yıllık vize verdiklerini söylemişlerdi ki bana da 10 yıllık vize verdiler.
NOT: İhtiyacın olmayan şeyi sadece ucuz diye almayı hiçbir zaman anlamlı bulmadığım için Amerika’da alışveriş ile ilgili detaya girmeyeceğim.
Vize konusuna gelirsek de herkese 10 yıllık vize verdiklerini söylemişlerdi ki bana da 10 yıllık vize verdiler.