1.Gün:
“For some, it is a city of fear; for others,
freedom.”- Lonely planet kutsal kitabımızdan bir cümle. Gerçekten de Beyrut
için söylenebilecek en güzel ve en anlamlı cümle!
Çarşamba akşamı saat 22:00
civarı Beyrut’a vardık. Hamra bölgesindeki Embassy otelimize gitmek için havaalanından
taksi tutmamız gerekiyordu. Rehber kitaplarda ve okuduğum bloglarda
taksicilerin 30$’dan kapı açtıklarını ama 15$’dan fazla vermeden anlaşabileceği
yazılıydı. Biz de bu uyarı sonucu başladık önümüze ilke gelen taksici ile
pazarlık yapmaya. 35$’dan pazarlığı başlatan taksiciye ”Çok pahalı biraz daha
indirim yapar mısın?“ falan dememize rağmen 20$ a kadar inebildik. Biz de 20$’ı
kabul edip taksiye bindik fakat taksiye bindiğimizde bizimle pazarlık yapan
adam değil de başka biri şöför koltuğuna oturdu ve 25$’ın fix fiyat olduğunu,
20$’ a götürmesinin imkânsız olduğunu söyledi. Artık taksiye yerleşmiş
olduğumuz için neyse bu seferlik böyle olsun dedik. Çünkü artık Hamra bölgesinin tam göbeğindeki otelimiz Embassy otele yerleşmek
istiyorduk.
Taksi ile otele
gelirken otelin olduğu sokaktan geçtiğimizde kafe-bar gibi mekânların dolu
olduğunu ve gece hayatının gerçekten yazıldığı gibi Beyrut’ta hareketli
olduğuna şahit olduk.
2.Gün:
Beyrut’taki ilk günümüzde
kendimizi vurduk yollara. Şehirleri genellikle yürüyerek gezmeyi sevdiğimiz
için en uzak noktalardan başlamaya karar verdik. Şehrin biraz dışında kalan
National Museum’a kadar yürüdük. Sokak aralarında gördüğümüz delik deşik olmuş
binalar savaşın gerçek yüzünü gösteriyordu.
Ulusal Müzeden bir kare...
Normalde daha kısa yoldan gidebilirdik ama ara sokaklardan geçerek yaptığımız gezi turistik olmayan bölgeleri de görmemizi ve ıssız sokak aralarını keşfetmemizi sağlıyordu.
Beyrutta sokak araları
Delik deşik olmuş binalar
Müzeye giderken “Rue de Damas” yolunu kullandık. Bu yol 1975-1990 yılları arasında süren iç savaşta Müslümanlar ile Hristiyanların yaşadığı bölgeleri ayıran, “Yeşil Hat (Former Green Line)” olarak bilinen ve şehri ikiye ayıran yoldu.
Ulusal Müzeden bir kare...
Normalde daha kısa yoldan gidebilirdik ama ara sokaklardan geçerek yaptığımız gezi turistik olmayan bölgeleri de görmemizi ve ıssız sokak aralarını keşfetmemizi sağlıyordu.
Beyrutta sokak araları
Delik deşik olmuş binalar
Müzeye giderken “Rue de Damas” yolunu kullandık. Bu yol 1975-1990 yılları arasında süren iç savaşta Müslümanlar ile Hristiyanların yaşadığı bölgeleri ayıran, “Yeşil Hat (Former Green Line)” olarak bilinen ve şehri ikiye ayıran yoldu.
Dönüşte ise Rue Bechara
el Khoury” caddesinden geçerek Downtown bölgesine geldik. Downtown’a ulaştığımızda
bizi mavi kubbeli Mohammed al-Amin camisi karşılıyordu.
Tam yanında da St. George Katedrali vardı. Camiyi gezdikten sonra yanındaki çadır dikkatimizi çekti ve içine girdik. Burası Refik Hariri anısında yapılmış bir yerdi ve içerisinde fotoğraf ve bayraklarla ziyaretçilere açılmış bölümler vardı.
Downtown'a yaklaşıyoruz
Muhammed Al Amin Camii
Tam yanında da St. George Katedrali vardı. Camiyi gezdikten sonra yanındaki çadır dikkatimizi çekti ve içine girdik. Burası Refik Hariri anısında yapılmış bir yerdi ve içerisinde fotoğraf ve bayraklarla ziyaretçilere açılmış bölümler vardı.
Hariri için kurulmuş çadır
Çadırın tam karşısında
ise “Places des Martyrs” denilen bir meydan vardı. Bu meydandaki heykel savaşın
tahribatını gözler önüne seriyordu.
Şehitler anıtı
Şehitler anıtı
Buradan sonra çok
yakında bulunan “Place d’Etoile” yani Özgürlük Meydanına gittik. Tam ortada
bulunan saat kulesi etrafındaki binalar savaştan sonra tamamen eski dokuya
uygun olarak yeniden inşa edilmiş lüks binalardan oluşuyordu. Avrupa’daki ünlü
meydanları aratmayacak kadar özenilerek yapılmışlardı.
Özgürlük meydanına giderken
Yine Downtown bölgesinde
ve yürüyerek ulaşılabilecek olan “Roman Bath” kalıntılarını, El-Ömer Camisini ve Parlamento binasını
gördük. Sonrasında Riad Al Solh Square’den Rue d’el Armee caddesine geçecektik
ama bu yol kapalıydı, biz de yolu biraz uzatarak “Grand Serrail” ve “Maghen
Abraham sinagogu”nu uzaktan görerek yolumuzu sahile çıkacak şekilde çevirdik.
El Ömer Camii
Roma Kalıntıları
El Ömer Camii
Roma Kalıntıları
Sahile doğru inerken
solda çok uzun ve delik deşik olmuş bir bina gördük ve bu bina Holiday Inn
binası idi.
Holiday Inn binası
Holiday Inn binası
Denize ulaştığımızda
sola doğru sahili takip edecek şekilde yürümeye karar verdik. Cornish dedikleri
sahilde yürümek gün batımına denk geldiği için çok keyifliydi.
Cornish
Aynı zamanda sahile paralel yol üzerinde Hard Rock Cafe’yi, Beyrut Amerikan Üniversitesi’nin kocaman kampüsünü ve Lunaparkı gördük.
"The time will come when you see we are all one!" The Beatles
Hamra bölgesine yaklaştığımızı düşündüğümüz için sahile dik inen sokaklardan birine girdik ve otelin yolunu tuttuk. Bu ilk günümüzde şehri şöyle boydan boya turlamış ve Beyrut hakkında fikir sahibi olmuştuk.
Cornish
Aynı zamanda sahile paralel yol üzerinde Hard Rock Cafe’yi, Beyrut Amerikan Üniversitesi’nin kocaman kampüsünü ve Lunaparkı gördük.
"The time will come when you see we are all one!" The Beatles
Hamra bölgesine yaklaştığımızı düşündüğümüz için sahile dik inen sokaklardan birine girdik ve otelin yolunu tuttuk. Bu ilk günümüzde şehri şöyle boydan boya turlamış ve Beyrut hakkında fikir sahibi olmuştuk.
3.
Gün:
Jeita mağaraları altta
ve üstte 2 tane olmak üzere 2 mağaradan oluşuyordu. Alttaki mağaranın su
seviyesi mevsimsel olarak çok yükseldiği için orayı ziyaret edemedik, sadece
üst mağarayı gezdik. Mağaralarda fotoğraf çekmek yasaktı.
Bu arada bloglarda okuduğumda bilet satın alırken çok sıra oluyor falan yazıyordu. Ama biz gittiğimizde bizim dışımızda 3 kişi vardı. Sanırım insanlar Beyruta gelmeyi yazın tercih ediyorlar. Ama bence bir yeri gezecekseniz turist mevsimi dışında gezmek gerekir çünkü kalabalıkta hem zaman kaybı oluyor hem de tadını tam çıkaramıyorsunuz.
Bu arada bloglarda okuduğumda bilet satın alırken çok sıra oluyor falan yazıyordu. Ama biz gittiğimizde bizim dışımızda 3 kişi vardı. Sanırım insanlar Beyruta gelmeyi yazın tercih ediyorlar. Ama bence bir yeri gezecekseniz turist mevsimi dışında gezmek gerekir çünkü kalabalıkta hem zaman kaybı oluyor hem de tadını tam çıkaramıyorsunuz.
Daha sonra ise Jouneh
kentine geldik ve teleferik ile Hz. Meryemin heykelinin olduğu tepe olan
Harissa ya geçtik. Teleferik 20 dk falan sürdü ama çok eğlenceliydi. Manzara da
muhteşemdi.
Harissa'dan manzara
Harissa'dan manzara
Teleferik ile tekrar
aşağıya inip Byblosa doğru yola çıktık. Ben Byblos’u Kavala’ya çok benzettim.
Kalesi, antik kalıntıları, dar ama sevimli sokak araları olan balıkçıları ile
ünlü güzel bir yer Byblos.
Beyruta dönüşte,
güneşin batışının izlemek için çok tercih edilen yer olan Pigeon Rocks isimli
sahildeki kayalıklara gittik ve bol bol fotoğraf çektik J
Pigeon Rocks
Otele dönerken
acıkmıştık ve yine kutsal kitabımızın önerisi olan bir restoran olan Barbar’a
gittik. Bir blog yazarı da Barbarın yemeklerinin güzel olduğunu ve gidilmesi
gerektiğini yazmıştı. Gidip gördük hakikaten Beyrut’ta yemek yemek için
uğranması gereken bir yer. Sonrasında da bir şeyler içmek için Hamra kafeye
gittik ve sohbet muhabbet derken saat gece yarısını geçmişti
4.Gün:
Sabah erken kalkıp
Beyrut’un biraz uzağında olan Anjar, Baalbek ve Ksara’ya gitmek için
hazırlandık.
Önce Bekaa vadisinden
geçip Lübnan’daki Ermeni nüfusun yaşadığı bir yer olan Anjar kentine ulaştık. Anjar’da
Emevi dönemine özgü mimari tarzda yapılmış antik bir kent bulunuyor.
Daha sonra ülkenin
kuzeyine doğru Kadişa vadisinden “Güneş Kenti” olarak bilinen Baalbek şehrine
ulaştık. Buradaki birçok tapınaktan oluşan antik kent ise en büyük Roma
kalıntılarının olduğu söyleniyordu. Hatta Atina’daki Pantheon tapınağından
daha büyük olduğu söyleniyor.
Temple of Jupiter
Temple of Bacchus
Temple of Jupiter
Temple of Bacchus
Baalbeke giderken sizi
götüren taksiciye El Celil Filistin mülteci kampını sorarsanız antik kente
yaklaştığınızda sağda size kampı gösterecektir.
El Celil Filistin mülteci kampı girişi
El Celil Filistin mülteci kampı girişi
Beyruta dönerken aynı
zamanda Şatila Filistin mülteci kampının da önünden geçtik.
Şatila kampı girişi
Şatila kampı girişi
Şatila kampı hakkında
bilgi almak isterseniz “Sabra ve Şatila Katliamı” olarak internette
aratabilirsiniz.
5.Gün:
Son günümüzde de Beyrut'ta gitmediğimiz yerlere ve beğendiğimiz yerlere tekrar gitmeye karar verdik ve attık kendimizi Beyrut sokaklarına.
Hamra bölgesindeki otelimizin etrafındaki paralel sokakları gezerek, Beyrut Amerikan Üniversitesine geldik. Pazar günü olduğu için sokaklar sakindi. Üniversite kampüsünde gezindikten sonra tekrar Downtown bölgesinden geçerek Gemmazyeh ve Achrafiye bölgesine gittik. Gerçi bu bölge gece hayatı için tavsiye edilen bölgeler ama biz gündüz gözü ile de görmüş olduk. Bu bölgeden yürüyerek ABC alışveriş merkezine vardık. Beyruta gidenler çok abartmışlar ABC 'yi bence bildiğin Cevahir ya da İstinyepark gibi bir alışveriş merkezi. Görülmese de olur :)
Beyrut ve çevresini gezmek için rehberlik ve taksi hizmeti veren Hussein ile Embassy otelde tanıştık. Kendisi muhteşem bir insan. Dünyanın birçok ülkesini gezmesinin yanı sıra birçok dil konuşuyor ve bir sonraki öğrenmek istediği dil Türkçe.
Sonuç olarak Lübnan gezimiz çok güzel geçti. Ocak ayı olmasına rağmen hava 14-15 derece idi ve hiç yağmur yağmadı. Turist mevsimi olmadığı için de gittiğimiz yerlerde sıra beklemeden özgürce dolaştık.
5.Gün:
Son günümüzde de Beyrut'ta gitmediğimiz yerlere ve beğendiğimiz yerlere tekrar gitmeye karar verdik ve attık kendimizi Beyrut sokaklarına.
Hamra bölgesindeki otelimizin etrafındaki paralel sokakları gezerek, Beyrut Amerikan Üniversitesine geldik. Pazar günü olduğu için sokaklar sakindi. Üniversite kampüsünde gezindikten sonra tekrar Downtown bölgesinden geçerek Gemmazyeh ve Achrafiye bölgesine gittik. Gerçi bu bölge gece hayatı için tavsiye edilen bölgeler ama biz gündüz gözü ile de görmüş olduk. Bu bölgeden yürüyerek ABC alışveriş merkezine vardık. Beyruta gidenler çok abartmışlar ABC 'yi bence bildiğin Cevahir ya da İstinyepark gibi bir alışveriş merkezi. Görülmese de olur :)
Beyrut ve çevresini gezmek için rehberlik ve taksi hizmeti veren Hussein ile Embassy otelde tanıştık. Kendisi muhteşem bir insan. Dünyanın birçok ülkesini gezmesinin yanı sıra birçok dil konuşuyor ve bir sonraki öğrenmek istediği dil Türkçe.
Beyrut’a
yolunuz düşerse hava alanından otele ulaşım ya da Beyrut çevresi gezileri için
Hussein Abdallah (Telefonu: +961 70 809737) ile
iletişime geçebilir böylelikle onun da Türkçe pratik yapmasına yardımcı
olabilirsiniz.
Sonuç olarak Lübnan gezimiz çok güzel geçti. Ocak ayı olmasına rağmen hava 14-15 derece idi ve hiç yağmur yağmadı. Turist mevsimi olmadığı için de gittiğimiz yerlerde sıra beklemeden özgürce dolaştık.
Ayrıca
Lübnan'a gittiğinizde şunlarda dikkatinizi çekecektir:
-Habibi,
yani, la (hayır), aiwa (evet) kelimelerini sıkça duyacaksınız :)
-Şehir
savaşlardan sonra adeta inşaat halinde. Her yerde büyük inşaat vinçleri var,
yeni uzun lüks binalar yapmak için...Savaşlar ülkelerin enerji kaynaklarını
nasıl başkalarının eline geçmesini sağlıyor ise yine o ele geçirenlere o ülkede
inşaat yaparak zenginleşme imkanı veriyor.
-Zengin Lübnanlıların yanlarında
çocuklarına bakıcılık yapan Afrikalı yada Uzak
doğulu yardımcılar var. Gerçekten çok dikkat çekiyorlar. Sanırım
aralarındaki sınıf farkı iyice belirginleşsin diye yardımcılarına formaya
benzer bir giysi giydiriyorlar.
Lübnan'a
gitmeden önce mutlaka o bölge ile ilgili kitap okuyun ve film izleyin.
Okuduklarınızın benzerlerini görünce şaşırmayacaksınız.
Yanınıza Arapça müzik
alabilirsiniz. Yol boyunca o coğrafyada dolaşırken size eşlik edecek güzel
ezgiler geziyi keyifli hale getirecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder