4 Şubat 2013 Pazartesi

İRAN: Bir yol hikayesi...

2009 Yılının Ocak ayında İran'a gitmiştim ve gezi boyunca gezi günlüğü tutmuştum. Yaklaşık 12 gün süren gezim ile ilgili notları derleyip toparladım ve işte huzurlarınızda İran gezimin (Tahran-Qom(Kum)-Isfahan-Kashan-Şiraz-Yezd) detayları:


17 Ocak 2009 Cumartesi:
İran'a gitmeye karar verdikten sonra uçak biletimizi Mahan Air’dan aldık ve geziyi Tahran'dan başlayarak güneye doğru inip tekrar Tahran’dan dönüş yapacak şekilde planladık.


Tahran uçağına binerken dikkatimizi çeken şey uçağa biner binmez kadın yolcuların başlarını kapatmasıydı. Tabi ki İran’a giden kadınların turist olarak gitse bile başını kapamasını gerektiğini biliyorduk ve biz de yanımıza şal almıştık fakat daha uçakta kapatmaları ilginç geldi. Tam buna şaşırmışken arkamda oturan adamın başımı kapatmam için beni uyarması bir oldu. Ben de kendisine kibarca henüz Türkiye’de olduğumuzu İran’a ayak bastığımızda kapatmayı düşündüğümü söyledim. İran gezisinin ilginç olacağını böylece anlamış oldum.


Tahrana indiğimizde havaalanındaki bankadan paramızı bozdurmayı düşünüyorduk fakat bankanın kapalı olduğunu gördük. Tam o sırada ne yapacağız derken beni uçakta başımı kapatmam için uyaran kişi geldi “isterseniz ben sizin paranızı bozabilirim” dedi. Biz de bir miktar paramızı bozdurduk ve Tahran merkeze gitmek için taksiye yöneldik. Taksici ile ücret pazarlığı yaptıktan sonra taksiye atladık ve merkeze doğru yola koyulduk. Taksiciye kalacak yer aradığımızı ucuz bir hostel ya da otel bilip bilmediğini sorduk. O da bizi Imam Humeyni meydanındaki “Sahand Inn” isimli otele getirdi. Geceliği 20$’dan anlaştık. (İran’da ödediğimiz en yüksek oda fiyatı olduğunu sonradan öğrendik)


18 Ocak 2009 Pazar:
Tahrandaki 2. günümüzde sabah erkenden kalktık ve Imam Humeyni meydanına çıktık, oradan da Ferdovsi meydanına yöneldik. Çünkü elimizde Türk liraları vardı ve İran parası olan Tümene exchange ofis dışında kimse çevirmiyor, dolar ya da euro istiyorlar.

                                                           İmam Humeyni Meydanı




Türk konsolosluğunun karşısındaki döviz bürosuna gidip para çevirme işimizi hallettik. Para işini çözdükten sonra Tahran Seramik ve Cam müzesine, Tahran Üniversitesine ve etrafındaki kitapçılara uğrayarak Azadi anıtına doğru yürümeye başladık. Çok fazla yürümemize rağmen hala Azadi anıtına ulaşmadığımız için otobüse binmeye karar verdik. O sırada üniversiteden çıkan bir grup kız öğrenciye bilet nereden alacağımızı ve hangi otobüse bineceğimizi yarı İngilizce yarı Türkçe sorduk. İranlı kızlar gerçekten çok yardımseverlerdi ve bize bilet aldırmadan kendi fazla biletlerinden vererek otobüse bindirdiler. İran’da otobüsler ortadan demir ile ikiye ayrılmış durumda, kadınlar ve erkeklerin ayrı binmeleri için…


Azadi meydanına geldiğimizde otobüsten indik ve anıtın oraya doğru yürüdük. Devasa bir anıt, anıtın alt tarafından aşağıya doğru inen merdivenler müzeye gidiyor.

                                                                      Azadi Anıtı               
                                                                       
Daha sonra taksiye atladık ve Kilim-Halı müzesi ve Contemporary Art müzesini dolaşıp Bazar-ı Bozurg’ a gittik. Burası bizim Kapalıçarşı tarzında kuruyemiş, hurma, halı, kilim, gümüş eşyaların satıldığı dükkânlardan oluşan bir çarşı. Bazar-ı bozurg’u gezdikten sonra Imam Humeyni Camisine gittik.

                                                              Bazar-ı  Bozurg (Büyük  Pazar)


Sonrasında dinlenmek için Azeri çayhanesine uğramaya kararverdik. Burada çay demlik şeklinde geliyor ve yanında meyve, kuruyemiş ve hurma getiriyorlar. Gittiğimiz yer Azerilere ait olduğu için Türkçe anlaşacağımızı düşündük ve Türkçe konuştuk fakat Azeri Türkçesi konuşan garson bizi pek anlayamadı ve onun söylediklerinden anladığımız tek şey “Anlamıyolar bunlar yavv” demesiydi . Genel olarak zor anlaşmış olsak da son cümleyi anlamıştık.

                                      Sokaklara asılmış, Kuran ayetlerinin yazılı olduğu afişler

19 Ocak 2009 Pazartesi:


Tahrandaki 3.günümüzde ise Sadaabat Müzeler bölgesine gitmeye karar verdik. Yolda Azeri bir taksiciye denk geldik. Gidiş ve dönüş olarak kendisi ile anlaştık ve müzelere gittik. Yeşil müze, Beyaz müze ve Fine Art, Handcraft müzelerini gezdik. Bir de Mahmod Farschain’ın minyatürlerinin sergilendiği bir bölüme denk geldik. Ağaçlar arasında birçok müzeyi barındıran bu bölgede vakit geçirmek keyifliydi.

                                                Sadabat Müzeler bölgesinden fotolar









Buraları gezdikten sonra taksici ile buluştuk ve bizi merkeze götürdü. Biz de gezerek Ulusal müze, İran Bostan Müzesi ve UNESCO tarafından koruma altına alınan Gülistan Sarayına gittik. Gülistan sarayı görülmeye değerdi.

                                                                      Gülistan Sarayı




Bu bölgeye yakın bir parkın içerisinde bulunan bir restoranda Chello kebap yedikten sonra otele gidip eşyalarımızı topladık ve Qom (Kum) şehrine gitmek için terminale gittik. Terminal acayip karışık ve kalabalıktı. Orada Qom’a giden otobüsleri bulduk ve kişi başı 1500 Tümenden bilet alıp otobüse atladık. Otobüste İsfahanlı bir gazeteci ile tanıştık. Adı Şehabettin olan bu gazeteci abimiz ile İran ve Türkiye hakkında baya muhabbet ettik.



2 saat sonra Qom’a vardık. Otobüsten iner inmez 5-6 tane taksici etrafımızı sardı biz aralarından sıyrılmaya çalışırken bir tanesi bizim Türkçe konuştuğumuzu duyup gelin ben size yardımcı olurum dedi. Bizim de işimize geldi ve atladık taksiye. Taksicinin adı Seyyed (Seyit) Sajjad Ebrahimi idi. Seyit’e kalacak yer aradığımızı bizi ucuz bir otele götürmesini rica ettik. O da bizi bildiği bir yere götürdü. Qom şehrine gelene kadar akşam olmuştu. Tam arabadan inerken Seyit onlara misafirliğe davet etti, eşinin de Türkçe bildiğini, eşi ve çocukları ile bizi tanıştırmak istediğini söyledi. Biz de bu daveti kabul ettik ve yol üzerinde bir dükkâna girip eşine ev hediyesi almak istediğimizi söyledik, O da bir hediyelik eşya dükkânında durdu ve ev hediyesi olarak işlemeli bir tepsi aldık. Seyit’in eşi İhtiram ve çocukları çok cana yakın ve misafirperverlerdi. Seyit tekrar işe gitti ve biz de İhtiram ile muhabbet ettik. Evin çok sade döşenmiş olması dikkat çekiyordu. Koltuk yoktu, şark odası diye bilinen odalardaki gibi yer minderlerinde oturuyorlardı. Meyve yiyip, çay içtikten sonra Seyit geldi ve bizi otelimize götürdü. İran’a gelip böyle bir aile yaşantısına şahit olmak gerçekten güzel bir deneyimdi.
Kaldığımız yer tam bir felaket idi. Bir odada 4 adet yere yakın tahta parçaları üzerine atılmış yorgan üzerinde yattık. Aynı zamanda odadaki ısıtıcı gazlı ısıtıcı idi ve gazın açık ortamda yakılması ile oda ısıtılıyordu. Mutfaklardaki ocak gibi yani. Gazdan zehirleniriz korkusu ile camı açarak yattık ama gözümüze uyku girmedi. Bu arada kaldığımız yer Hazreti Mansume (12 İmamlardan birisinin kız kardeşi)’nin türbesinin tam karışında idi. İran için Qom çok kutsal bir şehir, Seyit bizi otele bırakmadan bize Qom’daki kutsal mekânları gezdirdi. Şehir gece olmasına rağmen çok kalabalıktı.( http://tr.wikipedia.org/wiki/Kum,_%C4%B0ran)
                                                
                                                      Hazreti Mansume Türbesi






20 Ocak 2009 Salı:


İsfahandayız.“Esfehan nesf-e cehan” (İsfahan dünyanın yarısına bedeldir) demişler İsfahan için.
Otobüs terminalinde Lonely planet’te önerilen Amir Kebir Hostele gitmeye karar verdik. Hosteldekiler güler yüzlü insanlardı. Biz hostele giriş yaparken Türkiye’den 2 kişinin daha hostelde kaldığını söylediler. Biz de ne tesadüf falan derken çantaları odaya taşıyorduk ki bize bahsettikleri kişilerle karşılaştık.


Bu arkadaşlar Kadıköy ve Taksim’de Sokak müziği yaparken tanıdığım ve neyzenleri arkadaşım olan “Koptu Kervan” isimli müzik grubunun 2 üyesi idi: Selda ve Filipinos. Ben görünce onları tanıdım, merhabalaşıp konuştuk.
Bu arada Koptu Kervan gurubunun bir şarkısını da paylaşamadan geçemeyeceğim:


Si-o-seh pol köprüsünü gördükten sonra şehri yürüyerek turladık ve Sonnati isimli bir çayevine gittik. Çayhanede siparişi alan çocuk Türkiye’den geldiğimizi öğrenince cep telefonunu çıkarıp İbrahim Tatlıses şarkısı dinletti bize :)
                                                        Si-o-seh Pol (Köprüsü)













İsfahan da ayrıca şuraları da gezdik:

                                                                          Jameh Camii
                                                                  
                                                                            Şıh camii

                                                                      Ali Qapu sarayı



                                                                    Bazar-ı bozourg





                                                                    Chehel Sotun Palace



 Çayhane Sonnati
Hakim Camii

Camideki namaz taşları (Namaz kılarken alınlarına koyuyorlar)




İmam Camii




Minaret of the Mosque Ali
23 Ocak 2009 Cuma:


Şimdi Kashan-İsfahan yolunda otobüsteyiz. İran planımızda Kashan’a uğramak yoktu fakat Qom’a giderken otobüste tanıştığımız Şehabettin mutlaka Kashan'ı görmemiz gerektiğini söyleyince 1 gün de Kashan’a ayıralım dedik. Hatta çantaları İsfahan’daki hostelde bırakıp sabah erkenden Kashan’a yola çıktık. Günübirlik gidip gelecektik fakat evdeki hesap çarşıya uymadı! Isfahan’da hava günlük güneşlik olmasına rağmen Kashan’a giden yollar karlıydı. Zar zor Kashan’a ulaşan otobüs terminale girmeden bizi yol kenarında indirdi. Kashan maceramız böylelikle başlamış oldu. Şehir merkezinin çok dışında olduğumuz anlayınca taksiye atlayıp merkeze gittik. Fakat tüm dükkânlar kapalıydı. Biz sabah erken saat olduğundan kapalı olduklarını düşünüyorduk ki kalabalık bir gurubun bize doğru geldiğini gördük. Ellerindeki zincirlerle sırtlarına vurarak ve hoparlörle bir takım şeyler okuyarak ilerliyorlardı. Çok ilginç bir törendi, bunu bir blogda okumuştum ama denk geleceğimizi hiç düşünmemiştim. Meğerse bu tören İmam Ali’nin oğlu için yapılan bir törenmiş. 2 gün tatilmiş bu sebeple bütün dükkânlar kapalıymış.






2 gün boyunca meydanlarda bedava yemek dağıtıyorlarmış. Bunu da yanımıza gelen ve İngilizce konuşabilen Ali isimli birinden öğrendik. Daha sonra Ali bizi bedava yemek dağıtılan yere götürdü ve bizim için de yemek aldı. Pilav, mercimek yemeği, tatlıdan oluşan yemeği herkese dağıtıyorlardı. Biz de çok acıkmıştık ve hayır diyemedik. Sonra Ali bize şehirdeki gezilecek tarihi yerleri söyledi. 

                                                                        Hane Ameriha


                                                                         Medrese



Biz de hava çok soğuk olmasına rağmen biraz gezip çok geç kalmadan İsfahan'a döneriz diye düşünüyorduk. Kashan’ı gezdikten sonra otobüs bileti için terminale gittik fakat yarın sabaha kadar otobüs olmadığını çok yoğun kar yağışından dolayı bu akşam seferlerin yapılmayacağını söylediler.

                                                           Kashan'dan kar manzaraları

Bunu duyunca çok şaşırdık. Çünkü otele akşama geleceğimizi söylemiştik ve Kashan’da nerede kalacağımızı bilmiyorduk. Sonuç olarak o gece Kashan’da otogarda sabahladık ve otobüs biletleri satılmaya başlayınca da İsfahana giden ilk otobüse bilet alıp Kashan’dan ayrıldık.


24 Ocak 2009 Cumartesi:
Kashandaki plansız kalışımız ve İsfahana dönüşümüzün ardından hemen sırt çantalarımızı hostelden aldık ve Şiraz’a gittik. Şiraz’da Zand hostelde kaldık.


Şiraz’da Persepolisi, Nakş-ı Rajab’ı ve Nakş-ı Rüstem’i gezmeyi planlıyorduk. Hostele buralara nasıl gideceğimizi sorduk, görevli de bu bölgelerin birbirinden uzak olduğunu bir taksici ile anlaşıp günlük tur yapmamızın daha iyi olacağını söyledi. Bize de mantıklı geldi ve tüm gün boyunca Taksici Murtaza Bey bizi gezdirdi hatta bu bölgelere hakkında rehberlik de yaptı. Murtaza bey yıllardır kendi aracı ile turistlere tur düzenleyen profesyonel biri idi. Arabasının arkasındaki sepette kahve, çay ve bisküvi bulunduruyordu ve yorulunca misafirlerine ikram ediyordu. Murtaza bey ile keyifli bir gün geçirdikten sonra bizi merkeze bıraktı.

                                                                     Nakş-ı Rajab

                                                                        Nakş-ı Rüstem

                                                                     Persepolis












Şirazın merkezinde biraz dinlendikten sonra Hafız’ın türbesine, milli parkın içinden yürüyerek Bazar-ı Bozurg’a, Vekil hamamına, Kaleye ve İsfahan köprüsüne gittik.

27 Ocak 2009 Pazartesi:


İran’da zerdüştlüğün kalesi olarak bilinen Yezd’deyiz. Burası çok ilginç bir şehir. Bizim güneydoğu Anadolu’daki gibi topraktan yapılmış evlerden oluşuyor.

Yezd'in eski şehir merkezinden bir kaç fotografı aşağıda paylaşıyorum:

















Phyllis ve Leo adında 2 Çinli ile birlikte bir taksi kiraladık ve Yezd’in etrafında günlük tur yaptık. Taksici İran'da yaşayan bir Zerdüşt idi. İran'a gelip Zerdüşt dinine mensup biri ile tanışmadan dönmek de olmazdı. Chak Chak, Meybon ve Kharanaq gezimiz 2 Türkiyeli, 2 Çinli ve 1 İranlı Zerdüşt ile çok eğlenceli geçti. 
Chak Chak
  
Meybon
Kharanaq
Zerdüştlerin en kutsal mekanı olan Ateşkadeh ise şehrin içinde ve M.Ö. 470 yılından bu yana kutsal ateşin yandığına inanılıyor.

Son olarak da Zerdüştlerin mezarlığı olarak bilinen "Tower of Silence" yani sessizlik kulelerinden bahsetmek istiyorum. Zerdüştler ölülerin cesetlerini toprağa kirletmesin diye "sessizlik kulesi" adı verdikleri kulelerin tepelerine bırakırlarmış ve vahşi hayvanlar da gelip bu cesetleri yerlermiş. İran'da bu uygulamaya son verilmiş. Artık Zerdüştler de ölülerini gömüyorlar.













*İran İslam Cumhuriyeti olduğu için kadın gezginlerin başlarını kapattığı sürece hiç bir sorun yaşamayacaklarını düşünüyorum ki biz yaşamadık.
*Vizesiz kolayca gidilebilmektedir.
*Vakti olanlar uçakla değilde Tebrize uğrayarak giden tren ile seyahat ederse ve bize de anılarını anlatırsa çok memnun oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder