2009 Yılının Ocak ayında İran'a gitmiştim ve gezi boyunca gezi günlüğü tutmuştum. Yaklaşık 12 gün süren gezim ile ilgili notları derleyip toparladım ve işte huzurlarınızda İran gezimin (Tahran-Qom(Kum)-Isfahan-Kashan-Şiraz-Yezd) detayları:
17
Ocak 2009 Cumartesi:
İran'a gitmeye karar verdikten sonra uçak biletimizi Mahan Air’dan aldık ve geziyi Tahran'dan
başlayarak güneye doğru inip tekrar Tahran’dan dönüş yapacak şekilde planladık.
Tahran uçağına binerken
dikkatimizi çeken şey uçağa biner binmez kadın yolcuların başlarını
kapatmasıydı. Tabi ki İran’a giden kadınların turist olarak gitse bile başını
kapamasını gerektiğini biliyorduk ve biz de yanımıza şal almıştık fakat daha
uçakta kapatmaları ilginç geldi. Tam buna şaşırmışken arkamda oturan adamın
başımı kapatmam için beni uyarması bir oldu. Ben de kendisine kibarca henüz
Türkiye’de olduğumuzu İran’a ayak bastığımızda kapatmayı düşündüğümü söyledim.
İran gezisinin ilginç olacağını böylece anlamış oldum.
Tahrana indiğimizde
havaalanındaki bankadan paramızı bozdurmayı düşünüyorduk fakat bankanın kapalı
olduğunu gördük. Tam o sırada ne yapacağız derken beni uçakta başımı kapatmam
için uyaran kişi geldi “isterseniz ben sizin paranızı bozabilirim” dedi. Biz de
bir miktar paramızı bozdurduk ve Tahran merkeze gitmek için taksiye yöneldik.
Taksici ile ücret pazarlığı yaptıktan sonra taksiye atladık ve merkeze doğru
yola koyulduk. Taksiciye kalacak yer aradığımızı ucuz bir hostel ya da otel
bilip bilmediğini sorduk. O da bizi Imam Humeyni meydanındaki “Sahand Inn”
isimli otele getirdi. Geceliği 20$’dan anlaştık. (İran’da ödediğimiz en yüksek
oda fiyatı olduğunu sonradan öğrendik)
18
Ocak 2009 Pazar:
Tahrandaki 2. günümüzde
sabah erkenden kalktık ve Imam Humeyni meydanına çıktık, oradan da Ferdovsi
meydanına yöneldik. Çünkü elimizde Türk liraları vardı ve İran parası olan
Tümene exchange ofis dışında kimse çevirmiyor, dolar ya da euro istiyorlar.
İmam Humeyni Meydanı
Azadi meydanına
geldiğimizde otobüsten indik ve anıtın oraya doğru yürüdük. Devasa bir anıt,
anıtın alt tarafından aşağıya doğru inen merdivenler müzeye gidiyor.
Azadi Anıtı
Daha sonra taksiye
atladık ve Kilim-Halı müzesi ve Contemporary Art müzesini dolaşıp Bazar-ı
Bozurg’ a gittik. Burası bizim Kapalıçarşı tarzında kuruyemiş, hurma, halı,
kilim, gümüş eşyaların satıldığı dükkânlardan oluşan bir çarşı. Bazar-ı
bozurg’u gezdikten sonra Imam Humeyni Camisine gittik.
Bazar-ı Bozurg (Büyük Pazar)
Bazar-ı Bozurg (Büyük Pazar)
Sonrasında dinlenmek
için Azeri çayhanesine uğramaya kararverdik. Burada çay demlik şeklinde geliyor
ve yanında meyve, kuruyemiş ve hurma getiriyorlar. Gittiğimiz yer Azerilere ait
olduğu için Türkçe anlaşacağımızı düşündük ve Türkçe konuştuk fakat Azeri
Türkçesi konuşan garson bizi pek anlayamadı ve onun söylediklerinden
anladığımız tek şey “Anlamıyolar bunlar yavv” demesiydi .
Genel olarak zor anlaşmış olsak da son cümleyi anlamıştık.
Sokaklara asılmış, Kuran ayetlerinin yazılı olduğu afişler
19
Ocak 2009 Pazartesi:Sokaklara asılmış, Kuran ayetlerinin yazılı olduğu afişler
Tahrandaki 3.günümüzde
ise Sadaabat Müzeler bölgesine gitmeye karar verdik. Yolda Azeri bir taksiciye
denk geldik. Gidiş ve dönüş olarak kendisi ile anlaştık ve müzelere gittik.
Yeşil müze, Beyaz müze ve Fine Art, Handcraft müzelerini gezdik. Bir de Mahmod
Farschain’ın minyatürlerinin sergilendiği bir bölüme denk geldik. Ağaçlar
arasında birçok müzeyi barındıran bu bölgede vakit geçirmek keyifliydi.
Sadabat Müzeler bölgesinden fotolar
Buraları gezdikten sonra taksici ile buluştuk ve bizi merkeze götürdü. Biz de gezerek Ulusal müze, İran Bostan Müzesi ve UNESCO tarafından koruma altına alınan Gülistan Sarayına gittik. Gülistan sarayı görülmeye değerdi.
Gülistan Sarayı
Sadabat Müzeler bölgesinden fotolar
Buraları gezdikten sonra taksici ile buluştuk ve bizi merkeze götürdü. Biz de gezerek Ulusal müze, İran Bostan Müzesi ve UNESCO tarafından koruma altına alınan Gülistan Sarayına gittik. Gülistan sarayı görülmeye değerdi.
Gülistan Sarayı
Bu bölgeye yakın bir
parkın içerisinde bulunan bir restoranda Chello kebap yedikten sonra otele
gidip eşyalarımızı topladık ve Qom (Kum) şehrine gitmek için terminale gittik.
Terminal acayip karışık ve kalabalıktı. Orada Qom’a giden otobüsleri bulduk ve
kişi başı 1500 Tümenden bilet alıp otobüse atladık. Otobüste İsfahanlı bir
gazeteci ile tanıştık. Adı Şehabettin olan bu gazeteci abimiz ile İran ve
Türkiye hakkında baya muhabbet ettik.
2 saat sonra Qom’a vardık. Otobüsten iner inmez 5-6 tane taksici etrafımızı sardı biz aralarından sıyrılmaya çalışırken bir tanesi bizim Türkçe konuştuğumuzu duyup gelin ben size yardımcı olurum dedi. Bizim de işimize geldi ve atladık taksiye. Taksicinin adı Seyyed (Seyit) Sajjad Ebrahimi idi. Seyit’e kalacak yer aradığımızı bizi ucuz bir otele götürmesini rica ettik. O da bizi bildiği bir yere götürdü. Qom şehrine gelene kadar akşam olmuştu. Tam arabadan inerken Seyit onlara misafirliğe davet etti, eşinin de Türkçe bildiğini, eşi ve çocukları ile bizi tanıştırmak istediğini söyledi. Biz de bu daveti kabul ettik ve yol üzerinde bir dükkâna girip eşine ev hediyesi almak istediğimizi söyledik, O da bir hediyelik eşya dükkânında durdu ve ev hediyesi olarak işlemeli bir tepsi aldık. Seyit’in eşi İhtiram ve çocukları çok cana yakın ve misafirperverlerdi. Seyit tekrar işe gitti ve biz de İhtiram ile muhabbet ettik. Evin çok sade döşenmiş olması dikkat çekiyordu. Koltuk yoktu, şark odası diye bilinen odalardaki gibi yer minderlerinde oturuyorlardı. Meyve yiyip, çay içtikten sonra Seyit geldi ve bizi otelimize götürdü. İran’a gelip böyle bir aile yaşantısına şahit olmak gerçekten güzel bir deneyimdi.
2 saat sonra Qom’a vardık. Otobüsten iner inmez 5-6 tane taksici etrafımızı sardı biz aralarından sıyrılmaya çalışırken bir tanesi bizim Türkçe konuştuğumuzu duyup gelin ben size yardımcı olurum dedi. Bizim de işimize geldi ve atladık taksiye. Taksicinin adı Seyyed (Seyit) Sajjad Ebrahimi idi. Seyit’e kalacak yer aradığımızı bizi ucuz bir otele götürmesini rica ettik. O da bizi bildiği bir yere götürdü. Qom şehrine gelene kadar akşam olmuştu. Tam arabadan inerken Seyit onlara misafirliğe davet etti, eşinin de Türkçe bildiğini, eşi ve çocukları ile bizi tanıştırmak istediğini söyledi. Biz de bu daveti kabul ettik ve yol üzerinde bir dükkâna girip eşine ev hediyesi almak istediğimizi söyledik, O da bir hediyelik eşya dükkânında durdu ve ev hediyesi olarak işlemeli bir tepsi aldık. Seyit’in eşi İhtiram ve çocukları çok cana yakın ve misafirperverlerdi. Seyit tekrar işe gitti ve biz de İhtiram ile muhabbet ettik. Evin çok sade döşenmiş olması dikkat çekiyordu. Koltuk yoktu, şark odası diye bilinen odalardaki gibi yer minderlerinde oturuyorlardı. Meyve yiyip, çay içtikten sonra Seyit geldi ve bizi otelimize götürdü. İran’a gelip böyle bir aile yaşantısına şahit olmak gerçekten güzel bir deneyimdi.
Kaldığımız yer tam bir
felaket idi. Bir odada 4 adet yere yakın tahta parçaları üzerine atılmış yorgan
üzerinde yattık. Aynı zamanda odadaki ısıtıcı gazlı ısıtıcı idi ve gazın açık
ortamda yakılması ile oda ısıtılıyordu. Mutfaklardaki ocak gibi yani. Gazdan
zehirleniriz korkusu ile camı açarak yattık ama gözümüze uyku girmedi. Bu arada
kaldığımız yer Hazreti Mansume (12 İmamlardan birisinin kız kardeşi)’nin
türbesinin tam karışında idi. İran için Qom çok kutsal bir şehir, Seyit bizi
otele bırakmadan bize Qom’daki kutsal mekânları gezdirdi. Şehir gece olmasına
rağmen çok kalabalıktı.( http://tr.wikipedia.org/wiki/Kum,_%C4%B0ran)
Hazreti Mansume Türbesi
20
Ocak 2009 Salı:
İsfahandayız.“Esfehan
nesf-e cehan” (İsfahan dünyanın yarısına bedeldir) demişler İsfahan için.
Otobüs terminalinde
Lonely planet’te önerilen Amir Kebir Hostele gitmeye karar verdik.
Hosteldekiler güler yüzlü insanlardı. Biz hostele giriş yaparken Türkiye’den 2
kişinin daha hostelde kaldığını söylediler. Biz de ne tesadüf falan derken
çantaları odaya taşıyorduk ki bize bahsettikleri kişilerle
karşılaştık.
Bu arkadaşlar Kadıköy
ve Taksim’de Sokak müziği yaparken tanıdığım ve neyzenleri arkadaşım olan
“Koptu Kervan” isimli müzik grubunun 2 üyesi idi: Selda ve Filipinos. Ben görünce onları tanıdım, merhabalaşıp konuştuk.
Bu arada Koptu Kervan
gurubunun bir şarkısını da paylaşamadan geçemeyeceğim:Si-o-seh Pol (Köprüsü)
Jameh Camii
Şıh camii
Şimdi Kashan-İsfahan
yolunda otobüsteyiz. İran planımızda Kashan’a uğramak yoktu fakat Qom’a
giderken otobüste tanıştığımız Şehabettin mutlaka Kashan'ı görmemiz gerektiğini
söyleyince 1 gün de Kashan’a ayıralım dedik. Hatta çantaları İsfahan’daki
hostelde bırakıp sabah erkenden Kashan’a yola çıktık. Günübirlik gidip
gelecektik fakat evdeki hesap çarşıya uymadı! Isfahan’da hava günlük güneşlik
olmasına rağmen Kashan’a giden yollar karlıydı. Zar zor Kashan’a ulaşan otobüs
terminale girmeden bizi yol kenarında indirdi. Kashan maceramız böylelikle
başlamış oldu. Şehir merkezinin çok dışında olduğumuz anlayınca taksiye atlayıp
merkeze gittik. Fakat tüm dükkânlar kapalıydı. Biz sabah erken saat olduğundan
kapalı olduklarını düşünüyorduk ki kalabalık bir gurubun bize doğru geldiğini
gördük. Ellerindeki zincirlerle sırtlarına vurarak ve hoparlörle bir takım
şeyler okuyarak ilerliyorlardı. Çok ilginç bir törendi, bunu bir blogda
okumuştum ama denk geleceğimizi hiç düşünmemiştim. Meğerse bu tören İmam
Ali’nin oğlu için yapılan bir törenmiş. 2 gün tatilmiş bu sebeple bütün
dükkânlar kapalıymış.
2 gün boyunca meydanlarda bedava yemek dağıtıyorlarmış. Bunu da yanımıza gelen ve İngilizce konuşabilen Ali isimli birinden öğrendik. Daha sonra Ali bizi bedava yemek dağıtılan yere götürdü ve bizim için de yemek aldı. Pilav, mercimek yemeği, tatlıdan oluşan yemeği herkese dağıtıyorlardı. Biz de çok acıkmıştık ve hayır diyemedik. Sonra Ali bize şehirdeki gezilecek tarihi yerleri söyledi.
Hane Ameriha
Medrese
Biz de hava çok soğuk olmasına rağmen biraz gezip çok geç kalmadan İsfahan'a döneriz diye düşünüyorduk. Kashan’ı gezdikten sonra otobüs bileti için terminale gittik fakat yarın sabaha kadar otobüs olmadığını çok yoğun kar yağışından dolayı bu akşam seferlerin yapılmayacağını söylediler.
Kashan'dan kar manzaraları
Bunu duyunca çok şaşırdık. Çünkü otele akşama geleceğimizi söylemiştik
ve Kashan’da nerede kalacağımızı bilmiyorduk. Sonuç olarak o gece Kashan’da
otogarda sabahladık ve otobüs biletleri satılmaya başlayınca da İsfahana giden
ilk otobüse bilet alıp Kashan’dan ayrıldık.
2 gün boyunca meydanlarda bedava yemek dağıtıyorlarmış. Bunu da yanımıza gelen ve İngilizce konuşabilen Ali isimli birinden öğrendik. Daha sonra Ali bizi bedava yemek dağıtılan yere götürdü ve bizim için de yemek aldı. Pilav, mercimek yemeği, tatlıdan oluşan yemeği herkese dağıtıyorlardı. Biz de çok acıkmıştık ve hayır diyemedik. Sonra Ali bize şehirdeki gezilecek tarihi yerleri söyledi.
Hane Ameriha
Biz de hava çok soğuk olmasına rağmen biraz gezip çok geç kalmadan İsfahan'a döneriz diye düşünüyorduk. Kashan’ı gezdikten sonra otobüs bileti için terminale gittik fakat yarın sabaha kadar otobüs olmadığını çok yoğun kar yağışından dolayı bu akşam seferlerin yapılmayacağını söylediler.
Kashan'dan kar manzaraları
24
Ocak 2009 Cumartesi:
Kashandaki plansız
kalışımız ve İsfahana dönüşümüzün ardından hemen sırt çantalarımızı hostelden
aldık ve Şiraz’a gittik. Şiraz’da Zand hostelde kaldık.
Şiraz’da Persepolisi,
Nakş-ı Rajab’ı ve Nakş-ı Rüstem’i gezmeyi planlıyorduk. Hostele buralara nasıl
gideceğimizi sorduk, görevli de bu bölgelerin birbirinden uzak olduğunu bir
taksici ile anlaşıp günlük tur yapmamızın daha iyi olacağını söyledi. Bize de
mantıklı geldi ve tüm gün boyunca Taksici Murtaza Bey bizi gezdirdi hatta bu
bölgelere hakkında rehberlik de yaptı. Murtaza bey yıllardır kendi aracı ile
turistlere tur düzenleyen profesyonel biri idi. Arabasının arkasındaki sepette
kahve, çay ve bisküvi bulunduruyordu ve yorulunca misafirlerine ikram ediyordu.
Murtaza bey ile keyifli bir gün geçirdikten sonra bizi merkeze bıraktı.
Nakş-ı Rajab
Nakş-ı Rüstem
Persepolis
Şirazın merkezinde
biraz dinlendikten sonra Hafız’ın türbesine, milli parkın içinden yürüyerek
Bazar-ı Bozurg’a, Vekil hamamına, Kaleye ve İsfahan köprüsüne gittik.
27 Ocak 2009 Pazartesi:
İran’da zerdüştlüğün
kalesi olarak bilinen Yezd’deyiz. Burası çok ilginç bir şehir. Bizim güneydoğu Anadolu’daki
gibi topraktan yapılmış evlerden oluşuyor.
Yezd'in eski şehir merkezinden bir kaç fotografı aşağıda paylaşıyorum:
Phyllis ve Leo adında 2
Çinli ile birlikte bir taksi kiraladık ve Yezd’in etrafında günlük tur yaptık. Taksici İran'da yaşayan bir Zerdüşt idi. İran'a gelip Zerdüşt dinine mensup biri ile tanışmadan dönmek de olmazdı. Chak Chak, Meybon ve Kharanaq gezimiz 2 Türkiyeli, 2 Çinli ve 1 İranlı Zerdüşt ile çok eğlenceli geçti.
Son olarak da Zerdüştlerin mezarlığı olarak bilinen "Tower of Silence" yani sessizlik kulelerinden bahsetmek istiyorum. Zerdüştler ölülerin cesetlerini toprağa kirletmesin diye "sessizlik kulesi" adı verdikleri kulelerin tepelerine bırakırlarmış ve vahşi hayvanlar da gelip bu cesetleri yerlermiş. İran'da bu uygulamaya son verilmiş. Artık Zerdüştler de ölülerini gömüyorlar.
*İran İslam Cumhuriyeti olduğu için kadın gezginlerin başlarını kapattığı sürece hiç bir sorun yaşamayacaklarını düşünüyorum ki biz yaşamadık.
*Vizesiz kolayca gidilebilmektedir.
*Vakti olanlar uçakla değilde Tebrize uğrayarak giden tren ile seyahat ederse ve bize de anılarını anlatırsa çok memnun oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder